Astronot Kamil
HİSLİ DELİ
“ASTRONOT”
Nam-ı değer
“Astronot” bilinen adıyla deli Kamil. Trabzon/Of ‘da yaşayanların çok iyi
tanımasıyla beraber,Of dışında yaşayıp beni tanıyanlarında bu sosyal paylaşım
sitesinde kapak fotoğrafı kısmında sürekli gördükleri yüzünün çizgileri insanı
alıp götüren şahsına münhasır insan kişisi.
Bundan tam 2 yıl
önce çoğu kişinin önemsemediği fakat benim içimi yakan feci bir trafik
kazasında hayatını kaybetmişti.Hayatta bazı insanların kahramanları vardır.Bu
kahramanlar hep maddi ve bedeni olarak güçlü – kuvvetli insanlardan
seçilirdi.Örneğin kimisinin kahramanı “Ağaoğlu”ise kimisinin kahramanı
“Çakıcı’lar,Peker’lerdi.”Benim kahramanım ise deli Kamil İdi.Deli kelimesini
özellikle kullanıyorum en azından Kamil ile lakaplarımız benzesin diye bütün
uğraşım…Kamil’in benim kahramanım olmasında ki en büyük etken Kamil’in sıra
dışı olmasıyla beraber çoğu kişiden kuvvetli beyne sahip olmasıydı.Şimdi
sizleri duyar gibi oluyorum, hem deli diyorsun hem kahramanım diyorsun..Sizler
”Bu ne yaman çelişki anne”diye düşünürken delinin akıllı bir kahramanı olmasını
beklemektir belki de en büyük delilik diye de ben düşünüyorum…Kısacası “üzüm
üzüme baka baka,senin ki benden kara.”
Bizim toplumumuzda
deliye verilen önem Osmanlı’da yaşanan bir olayda bakın ne güzel dile
geliyor.Vakti zamanında Osmanlı’nın İtalya’ya düzenlemeyi düşündüğü bütün
seferleri İtalyanlar öğrenip gardını aldığı için bütün seferler pratiğe
dökülmeden sadece teorikte kalıyor..Bunun sebebini merak eden devlet
büyüklerinin yaptırdığı araştırmalar sonucu deli rolü yapan bir İtalyan ajanına
rastlarlar..Hiç kimsenin girip – çıkmadığı yerlere deli olduğu için kolayına
girip çıkıyor ve bütün sefer bilgilerini İtalyanlara aktarıyordu.Padişah
eşlerinin bile giremediği önemli yerlere bir delinin girmesi deliye verilen
önemi yeterince gösteriyor sanırım…Bundan dolayıdır ki bende bir delinin
beynime girip benim halk kahramanım olmasına izin verdim ve hiç tereddüt
etmedim..Biliyorum Kamil’in böyle bir isteği yoktu.Onun isteği saatlerce
anlattığı uzay hikayelerinin dinlenmesiydi.Kendi adıma konuşursam bu hikayelere
en çok tahammül edenlerdendim…
“ Astronot” çoğu
kez saçlarımın uzun olması sebebiyle yanıma gelir “Kesma,kesma onlari bak benim
saçlarumda uzun” der,kah kafasında ki naylonu,kah fesi çıkarır saçlarını gösterir
ve giderdi.Bu hayatta saçların dökülmesini göze alan bir kişi olarak Kamil’in
sözünü dinlememeyi göze alamadım ve saçlarımı kesmedim.Kahramanımdı öyle kolay
mı kahramanım demek peşinden sürükleneceksin,sürüklendim de..Saçımı
kesmedim,delilikten vazgeçmedim ve yine bir Trabzonspor maçı günü Kamil’i
unutmadım..Trabzonspor maçı dedim evet yine bir Trabzonspor maçı günü ölüm
haberi gelmişti ve bende çok büyük bir uhde bırakmıştı…2 yıl önce tam bu gün
bir misafirim gelmişti ve onu alıp Trabzonspor maçına gidecektik.Halledilecek
işlerim olduğundan dolayı aceleyle bir yerden bir yere koşuşturuyordum.Bu
koşuşturma anında bir ara Kamil’i gördüm.Bir çay ocağının önünde oturmuş çay
içer iken beni görüp yanıma gelmek üzre ayaklandı.Benim acelem olduğu için
görmemezlikten gelir gibi yaptım…Bunu hissetmiş olacak ki kalktığı yere tekrar
oturdu.
Bu olayı yaşadıktan
yarım saat sonra bir çay bahçesinde oturup bir çay içip soluklanayım derken
ölüm haberini aldım.Tarumar oldum.Sanki belli bir parçaya bölünüp Of’da bulunan
camilerde bela okunması için dağıtılan kağıtlar gibiydim..Çay buz kesti,ben buz
kestim.Misafir ve Trabzonspor buz kesti.Tek buz kesmeyen Kamil ile son kez
neden konuşmadım uhdesi idi.Bu uhde bende hep kalacak diye düşünüyorum.Bu
yazdıklarım biraz ferahlatırsa ne âla.Trabzonspor yenildi,gitti,misafir
geldi,gitti lâkin Kamil hiç gitmemek üzre kaldı,iyi de yaptı.Biz faniler, Kamil
gibileri anladıkları zaman aslında anormal olanların bizler olduğunu
anlayacaklardır. Kamil’in en büyük özelliği ise samimi olmadığını anladığı
kişilerin yanından ne yapıp, ne edip bir yolunu bulup kaçmasıydı.Bir seferinde
birkaç kişi Kamil’i iftara çağırıyor ve çağırırken dalga geçer gibi
konuşuyorlardı.Bunu hisseden Kamil bir boşluk bulup dörtnala kalkmış at gibi
hızlı bir şekilde kaybolup gitti.
Kamil’i anlamayan insanların beni anlamasını beklemek
zaten yanlış olurdu.Fakat bir nebze de olsa yıkın şu beş para vermeden sahip
olduğunuz ön yargılarınızı.Kimin deli olup olmadığına neye göre karar
veriyorsunuz ve bu yetkiyi nerden alıyorsunuz..Kamil’i ne ben anlatmakla
bitirebilirim ne de kelimeler onu anlatmaya yeter..Kelimelerin kifayetsiz
kaldığı yerlerde mevzu bahis samimiyettir. Kamil’e deli diyenlerden Kamil kadar
samimi olmasını beklemiyoruz lakin bu dünyanın da hırs ve ihtiras içinde
yaşanmayacağını deli dedikleri Kamil onlara çok net bir şekilde gösterdi.Bu
ölüm yıldönümünde son olarak sevgili Metin Kondel’in Kamil hakkında yazdığı
muhteşem yazının son cümlesiyle selamlıyorum sizi ; “HEPİNİZ KAMİLSİNİZ.”
Hiç birimiz Kamil'i senin kadar tanıyıp anlayamayız, evet. Zira merhum ile muhabbetin, bizim gibi değildi. Biz, sokaktaki herhangi biri, sıradan bir vatandaş, Kamil için sadece şunu diyebiliriz: "Uçuk hikayeciklerin heyecan dolu terennümcüsü, yaşlı zıpır, çılgın astronot, biraz da 'kerameti kendinden menkul' ak saçlı deli"
YanıtlaSilLakin Kamil üzerinden deliligin kodlarını analiz etmeye kalkıp "Michel Foucault" gömleği giyecek değiliz.
Kamil üzerinden normal-anormal ilişkisini analiz edecek kadar da çıldırmadık.
Sosyal Dramatizm kalemini elimize alıp "ben deliyim abi, akıllılık sizin olsun" romantizmiyle de konuşacak değiliz.
Kamil'e Allah'tan rahmet dileyip, O'nu anlamaya çalışmaktansa "bir delinin saflığından doğan samimiyetini yaşamaya ve yaşatmaya" çalışmak daha sağlıklı olur.
Mealen ; "Ahir zamanda kendisine deli gözüyle bakılmayan kişilerin imanları sıkıntılıdır"der hz. peygamber İsmail ben oraya oynuyorum,eyvallah!!
YanıtlaSil