GARİBANLAR ve KARDEŞLİK

Yine yürekler yandı bugün…
 
Daha yirmisinde bıyıkları yeni terleyen vatan yavruları birer birer toprağa düşüyorlar. Yer ve gök çok mutlu olsa da ateş düştüğü yeri yakıyor ve yürekler kan ağlıyor.

Ana, baba, eş, kardeş, çocuk herkes kahır içinde yine de gururla başları havada vatan sağolsun diyebiliyorlar. Mehmetler düşüyor toprağa üzerlerinde yaratanın nuru hasretten gözleri açık göçüp gidiyorlar. Anaya, babaya, kardeşe daha elini tutup nefesiyle ısıtmak nasip olmayan eşine hatta gözleri çakıl taşları kadar parlak ve renkli olan yavrularına hasret düşüyor Mehmetim toprağa… Toprağı suluyor kanları ve hayatının baharında bu ülke, millet ve İslam’ın verdiği mertebe için gözlerini kırpmadan can veriyor Mehmetler.
Hani türkü de diyor ya;

Eledim eledim

Hölük eledim
Aynalı beşikte yavrum
Bebek beledim
Büyüttüm besledim
Asker eyledim
Gitti de gelmedi yavrum
Buna ne çare

Artık gidenler geri gelmiyor ve analar ağıtlar yakıyor buna ne çare diye, çare yok anaların göz yaşlarına çare yok yüreklerin yaslılığına çare yok ağıtlara…Etrafımıza bir bakalım kaç tane şehit haberine veya cenazesine tanık olduk…1, 2, 3…50…100 bu böyle devam eder gider 20 yıldır saydığımız gibi kardeşleşmediğimiz sürece de sayacağımız gibi…Terörün hiçbir zaman dini, dili, ırkı olmadı olamaz da!Bunlar bizim kardeşliğimize sokulan çomaklardır.Bunun içindir ki,şimdi her zamandan çok birbirinin gözüne bakacağız,diz dize oturacağız,birbirimizi ağırlayacağız, hayatta olmadığı kadar şimdi kardeş olacağız, ayrılmamak üzere sarılacağız, türküler söyleyeceğiz, dualar edeceğiz ve birbirinin acısına sevincine ortak olacağız,sonra da derin bir nefes alıp oh be hayat varmış diyeceğiz çünkü kardeşleşeceğiz. Güneş üzerimize farklı doğacak, ay bir başka aydınlatacak önümüzü. Ağıtlar halaylara, horonlara, zeybeklere bırakacak yerini…
Fakat kardeşleşmediğimiz zaman şehitler vermeye, ağıtlar yakmaya hatta bölgesel kavgalara kadar içinden çıkılmaz bir halde sürüklenip bataklıklarda kaybolacağız. Ülkemizi yedi bölge yedi iklim kabul edip seveceğiz, doğu batı ya da kuzey güney demeden şairin dediği gibi sadece Anadolu diyerek sahiplenmeliyiz bu ülke değerlerini Müslüman ve cumhuriyet değerlerini ayırmadan terörü hep lanetleyerek ve kardeşliğimizi unutmayarak sevmeliyiz bu ülkeyi…
Hakkari de ki tandır kokusunu Trabzon da ki hamsi kokusuna, Adana da ki pamuk kozasını Gemlik de ki zeytin yaprağına, Ankara’nın soğuğunu İstanbul da ki tarihe karıştırmadan da ne bu ülkenin değerlerini anlarız ne de kardeş olabiliriz.
Bunun akabinde yaratan bu ülkeyi anlamayı, bir daha şehit acısı yaşamamayı, insanlığın sonuna kadar kardeş olmayı bir de bağımsızlığın renk kattığı bu tertemiz havayı beraber ve iliklerimize kadar solumayı nasip etsin…

(Daglıca Baskınından Sonra Kalemin Karaladıkları...)

Bin Bir Renkte Dua İle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne Kadar Dönersen Dön,Götün Arkadadır!!!

Hayat Manifestosu Volume IV

Hayat Çelişkisi